Prof.Dr. Göksel Şener
Bu Ödüle Başvurduğunuz Çalışma / Uygulama /
Projenin Adını Yazınız:
Beta-laktoglobulinden
Türetilen Biyoaktif Peptitlerin SARS-CoV-2'ye (COVID-19) Karşı Etkinliğinin Araştırılması:
in silico analiz
Bu Ödüle Başvurduğunuz Uygulama / Proje
Hakkında Bilgi Veriniz:
2019 yılının sonlarında Çin'in Vuhan kentinde
başlayan SARS-CoV-2’nin neden olduğu koronavirüs hastalığı (COVID-19) kısa
sürede salgın haline gelmiş ve tüm dünyaya yayılarak pandemi ilan edilmiştir.
Hastalığın etkeni olarak tanımlanan corona virüsü 2002-2003 yıllarında ortaya
çıkan pandemi nedeni olan SARS-CoV’a benzerliği nedeni ile SARS-CoV-2 olarak
isimlendirilmiştir. Salgın nedeniyle artan ölümler karşısında gerek hastalığı
önleme gerekse tedavi amaçlı arayışlar hızla artmıştır. Öncelikle virüs yapısı
belirlenmiş ve iki temel yaklaşım ile SARS-CoV-2'ye karşı hedef belirlenmiştir.
Biri doğrudan virüsü nötralize etmek, diğeri ise SARS-CoV-2'nin bağlanacağı
konakçı hücre zarı reseptörlerini inhibe etmektir.
SARS-CoV-2'nin başak proteini (S), bir trimerik
transmembran glikoproteinidir ve konakçı hücreyi tanıyarak virüsün hücreye
girişine aracılık eder. Bu S proteini üzerinde konakçı hücre reseptörü ile bir bağlama
alanı (S1) ve virüs ve konak hücre zarlarının entegrasyonuna aracılık eden bir
alan (S2) vardır. SARS-CoV-2'nin hücrelere girmesi için konakçı hücre
proteazları, konakçı akciğer hücre zarında bulunan kalsiyum bağımlı bir serin
endopeptidaz olan furin, SARS-CoV-2'nin S1/S2 bölünme bölgesini etkileyerek S
proteininin bölünmesi ile S2 alanını açıkta bırakır; bu durum SARS-Cov-2'nin
hücrelere iletimi daha da kolaylaştırır. Bu nedenle furin proteazın
inhibisyonunun, COVID-19’a karşı mücadelede umut verici bir yaklaşım
olabileceği düşünülmektedir.
Diğer bir hedef olan ana proteaz ise yine
SARS-CoV-2'ye karşı en iyi araştırılmış ilaç hedeflerinden biridir. Serin
proteazlara benzer özelliklere sahip olan viral ana proteaz homodimer
yapıdadır. Dimerik formunu stabilize eden ekstra bir alana da sahiptir.
Proteolitik parçalanmaya neden olan ana proteaz viral replikasyonda görevlidir.
Dolayısı ile, ana proteazın aktif bölgesine bağlanan bir inhibitör, virüs
replikasyonunun inhibisyonunu sağlayacaktır. Konak hücredeki furin proteaz ve
konakçıdaki (SARS CoV-2) ana proteaz enzimleri geliştirmeyi planladığımız
biyoaktif peptit içerikli inhibitör için iki önemli hedeftir.
Bu proteazlar dışında anjiyotensin dönüştürücü
enzim (ADE) reseptörü de çalışmamızın hedeflerindendir. Yaklaşık 20 yıl önce
keşfedilen ADE 2 enziminin anjiyotensin (1–7) düzeylerini arttırdığı
gösterilmiştir ADE 2 ve ADE enzimleri biyokimyasal olarak benzer protein
dizilerini paylaşırlar, ancak substratları farklıdır. Anjiyotensin 1, ADE 2
tarafından anjiyotensin 1-9'a ve ardından ADE tarafından anjiyotensin 1-7'ye
dönüşürken, anjiyotensin II, ADE2 enzimi ile anjiyotensin 1-7'ye dönüşür.
Anjiyotensin 1-7, anjiyotensin II'ye karşı zıt etkileri olan, endotelyal nitrik
oksit sentaz (e-NOS) artışına ve böylece vazodilatasyon ve antiinflamatuvar
etkileri ile kardiyoprotektif etki sağlayan bir peptiddir. SARS-CoV
2’nin ADE 2 ile bağlanması hem
onun hücreye girişine aracılık etmekte ve hem de ADE 2’nin kardiyoprotektif
etkilerinin inhibisyonu sonucu hastalığın ağır seyretmesine neden olmaktadır.
SARS-CoV-2'nin hücreye girişine aracılık eden
diğer bir yolak, virüsün başak glikoproteini ile transmembran proteini olan dipeptidil
peptidaz-4 (DPP-4 yada CD26 olarak bilinir) bağlanmasıdır. Bu bilgi DPP-4
inhibitörlerinin virüsün hücreye girişini azaltıcı potansiyeli olduğunu düşündürmüştür.
Nitekim diyabetik hastalarda fazla miktardaki DPP4 ler aracılığı ile inkretin
hormonların parçalanması kan şekerinin yükselmesine neden olmaktadır.
Diyabetiklerdeki upregüle DPP4 viral girişin de yoğun olmasına dolayısıyla
hastalığın ağır seyretmesine nedendir.
Çalışmamızın çıkış noktası yukarıda verilen
hedeflere etkili bir ajan ile virüsle savaşmaktır. Süt proteinleri yaklaşık
olarak %80 kazein ve %20 peynir altı suyu (whey) proteinlerinden oluşur. Bu
fraksiyonların hidrolizi ile bir çok peptit açığa çıkar. Kazein bazlı
peptitlerin sağlık üzerine olumlu etkileri ile ilgili birçok çalışma olmasına
rağmen, peynir altı suyu proteinlerinin peptitleri henüz tam olarak karakterize
edilmemiştir. Peynir altı suyu biyoaktif peptitlerinin, in vitro ADE inhibitör
aktivitesi ve in vivo antihipertansif etkiler yoluyla kardiyovasküler
sistem için faydalı olduğu bilinmektedir. Ayrıca keçi sütü kazeininden elde
edilen bir DPP-4 inhibitörünün sinir sistemi, bağışıklık sistemi ve endokrin
sistemi üzerinde etkili olduğu gösterilmiştir.
Çalışmamızda, keçi sütü kaynaklı beta
laktoglobulinin enzimatik hidrolizi ile elde edilen biyoaktif peptitlerin
SARS-CoV-2'nin başak proteini ve ana proteazı üzerindeki olası inhibitör
etkileri ve ADE, furin ve DPP-4 enzimleri üzerindeki inhibitör etkileri in
silico yaklaşımlar kullanılarak analiz edildi. Keçi sütü kaynaklı beta
laktoglobinden elde edilen aşağıda açıklanan 2 biyoaktif peptid molekülünün (ALPMHIR ve IPAVFK) SARS-COV2 ye karşı
hedeflediğimiz furin, ana proteaz, ADE ve DPP-4 enzimlerine bağlanması
çalışmamızın en önemli bulgularıdır.
Uygulama ya da Projenizde Yenilikçi/İnovatif ve
Farklılık Yaratan, Ölçülebilir ve İzlenebilir Başlıca Unsurlar Nelerdir?
Çalışmalarımıza COVID-19 pandemisinin ilk aylarında
başlanmış ve keçi sütünden elde edilen beta laktoglobulinin enzimatik hidrolizi
ile elde edilen biyoaktif peptitlerin SARS-CoV 2’nin neden olduğu COVID-19’u
önlemesi ve tedavisi üzerine kurulmuştur.
Yukarıda anlatıldığı gibi viral yapının
belirlenmesi, virüsün giriş kapılarının aydınlatılmasını takiben doğal bir gıda
bileşeni olarak beta laktoglobulinden türetilen biyoaktif peptitlerin hedef
moleküllerle (furin, ana proteaz, ADE ve DPP4 enzimleri) ile bağlanma
özellikleri farklı programlar kullanarak analiz edildi. In silico araştırma
için moleküler yerleştirme programları
olarak pepATTRACT, HPEPDOCK ve GalaxyPepDock programları kullanılmıştır.
Kullanılan programlarda beta-laktoglobulin proteininden tripsin hidroliziyle
elde edilen 6 farklı peptit(ALPMHIR, IPAVFK, GLDIQK, IIAEK, EALEK ve TPEVDK)
molekülünün en iyi yerleştirme skorlarına göre SARS-COV-2 tedavisinde, ALPMHIR
ve IPAVFK peptitlerinin önemli bir potansiyele sahip olduğu tespit edilmiştir.
Peptit
moleküllerinin ACE ve DPP-4 inhibitör özellikleriyle ilgili BIOPEP ve pepsite2
programları, toksisite ve bazı karakteristik özellikleri için ToxinPred
programı kullanılmıştır.
Literatürde yer alan çalışmaların hiçbirinde keçi sütü kaynaklı
peptitlerden bahsedilmemektedir. Peynir altı suyu proteinlerinin SARS-CoV
üzerine olası etkileri ile ilgili derlemeler mevcut olmasına rağmen ürüne dönük
hiçbir AR-Ge çalışmasına rastlanmamıştır. Bu çalışmamızda amacımız öncelikle keçi
sütü kaynaklı peptitlerin elde edilerek hedef yapılarla bağlanabilirliğinin in
silico olarak gösterilmesiydi. Ve bu hedef gerçekleştirildi.
Bu temel üzerine gelecekte de keçi sütü kaynaklı bir nutrasötik geliştirilmesi
ile hem SARS-CoV-2 üzerine inhibitör etkili, hem de konakçı enzimlerine
spesifik olacak bir ürünün geliştirilmesi planlanmıştır. Dolayısı ile
çalışmamız in silico analiz ile tespit edilen etkilerin in vitro
ve in vivo şartlarda gösterilmesi keçi sütü kaynaklı betalaktoglobulin
ve peptitlerini içeren nutrosötik için ilaca giden yolun açılmasını sağlamıştır.
Çalışmamız, ülkemizde ve bilim dünyasında yeni ve kapsamlı çalışmaların
başlamasına neden olacaktır.
Projenin yenilikçi yönü; keçi sütünden elde
edilen beta laktoglobinden türetilen aşağıda metod detayı açıklanan 2 biyoaktif
peptid molekülünün (ALPMHIR ve IPAVFK)
SARS-COV2 ye karşı hedeflediğimiz furin, ana proteaz, ADE ve DPP-4 enzimlerine
bağlanabileceğinin gösterilmiş olmasıdır. Bu bağlanma çalışmada in silico
gösterilmiş olup gelecek ileri in vitro ve in vivo çalışmalar ile
desteklenmek üzere projelendirlmektedir.
Çalışmanın ana moleküllerinin (biyoaktif
peptidler) doğal kaynaklı olması ve bu moleküllerle yapılmış başka çalışmanın
olmaması çalışmanın yenilikçi yönünü ortaya koymaktadır. Keçi sütü ülkemiz
kaynaklarından olup, ürüne dönüştürülen formlar ile bir katma değer
yaratacaktır.
Keçi
sütünün insan sağlığı üzerine olan etkileri ile ilgili yapılan araştırma sayısının
az olması nedeniyle keçi sütü araştırma-geliştirme açısından yenilikçi yönünü
günümüzde halen korumaktadır. Keçi sütü tozu içerikli bebek mamaları mevcut
olmakla birlikte sadece beta-laktoglobulin ve peptidlerini içeren bir ürün henüz
piyasada bulunmamaktadır.
Bu çalışmanın
ulusal kazanıma katkıları:
1-Keçi
sütü kaynaklı immünoregülatör etkili bir nutrasötik geliştirilecek olması,
2- Keçi
sütü kaynaklı beta-laktoglobulin ve peptidlerinin nutrosötik olarak daha önce
kullanılmamış olması ve yenilik içermesi.
3-
Hazırlanacak oral formülasyonun daha önce COVID-19 üzerine ve immün sistem
üzerine etkilerinin in vitro veya in vivo olarak tespit edilmemiş
olması nedeniyle ülkemizde ve bilim dünyasında yeni ve kapsamlı çalışmaların
başlamasına neden olmasıdır.
Elde edilen mevcut sonuçlar ışığında moleküllerin ürün
geliştirilme potansiyeli önemli bir başarı niteliği taşımaktadır.
Kaynakça;
Trabuco LG, Lise S,
Petsalaki E, et al. Nucleic Acids Res. 2012;40, W423–7.
Gupta S, Kapoor P,
Chaudhary K, et al. PloS One 20138, e73957.
Minkiewicz P, Dziuba
J, Iwaniak A, et al. J AOAC Int. 2008; 91, 965–80.
Schindler CEM, de
Vries SJ, Zacharias M. Structure 2015; 23, 1507–15.
Zhou P, Jin B, Li H,
et al. Nucleic Acids Res. 2018; 46, W443–50.
Lee H, Heo L, Lee
MS, et al. Nucleic Acids Res. 2015; 43, W431–5.
Ahmed
I, Hasan M, Akter R, et al. PLoS One. 2020; 15, e0243706.
Kamarli
Altun H, Karacil Ermumcu MS, Seremet Kurklu N. Health Nutr. 2021; 24:861-869.
Chen L, Chen S, Gui C, et al. J Biomol Screen.
2006; 11:915-21.
Li J, Wang X, Chen J, et al. JAMA Cardiol.
2020; 5:825-30.
Sizce Bu Ödülün Neden Size Verilmesi
Gerektiğini Açıklayınız:
Günümüzde doğal kaynaklı pek çok ürünün hastalıkları oluşmadan
önce önleme amacı ile kullanıldığı veya medikal tedaviye katkı sağladığı
bilinmektedir. Ancak COVID-19’un önlenmesinde ve/veya
tedavisinde oral kullanıma yönelik olarak hazırlanmış ve etkinliği bilimsel
olarak gösterilmiş bir nutrasötik henüz
bulunmamaktadır. Bu çalışmada keçi sütü kaynaklı beta-laktoglobulin
proteinini ve peptitlerini içeren ve COVID-19’un gerek önlenmesi ve gerekse
tedavisine katkı sağlayabilecek hedef moleküller araştırılmış ve etki
potansiyeli yüksek iki molekül bulunmuştur. Çalışma bu anlamda ödüle adaydır.
Çalışmamızda elde edilen peptitler için “Keçi Sütünden Elde Edilen
Beta-Laktoglobulin ve Beta-Laktoglobulin Türevi Peptid Ürünleri” başlığı ile
patent başvurusu yapılmıştır (Patent Başvuru No: 2021/004831).
Keçi
sütü ülkemizde var olan önemli bir gıda kaynağıdır ve keçi
sütünden elde edilen beta-laktoglobulini ve peptitlerini içeren bir nutrasötik
beklenen amaca hizmet edecek önemli bir gelişmedir. Çalışmamızın sonuçları, doğal kaynaklı
böyle bir ürünün immünoregülatör etkilerinin belirlenmesi ile SARS-COV-2 dahil
enfeksiyon hastalıklarını önlemede etkili bir gıda takviyesi özellikle oral
kullanıma yönelik kullanım potansiyeli yüksek ürüne dönüşüm için temeli
oluşturmaktadır.
Daha
önce gıda takviyesi olarak sığırdan elde edilmiş
lipozomal formda laktoferrin içeren şurubun COVID-19 enfeksiyonunun tedavisi
için önemli olabilecek olası antiviral, immünoregülatör ve antiinflamatuvar
etkilere sahip olduğu gösterilmiştir. COVID-19’un önlenmesi ve tedavisi üzerine
olumlu özelliklerini tespit ettiğimiz bu çalışmamız keçi sütü kaynaklı
beta-laktoglobulini ve peptitlerinin enfeksiyon hastalıklarının önlenmesi ve
tedavisinde kullanılabilir bir nutrasötik olma potansiyelini desteklemektedir.
Yapılan bir çalışmada COVID-19’a karşı bitkisel ürün kullanım
oranı %57,6 ve koruyucu gıda takviyeleri ve bitkisel ürünlerin kombine halde
kullanım oranı ise %11,2 olarak tespit edilmiştir. Türkiye’de diyetisyenler ile
yapılan bir çalışmada, görüşleri alınmış ve COVID-19’dan korunmak için
kullanılan gıda takviyesi oranının % 94,5 olduğu tespit edilmiştir.
Türkiye’de genel olarak
gıda takviyesi kullanımın oranının %13 olduğu ve kullanıcıların %39’unun sağlık
amacıyla gıda takviyesi kullandığı da 2017 yılında yapılan Gıda Takviyesi
Kullanım Araştırmasında belirtilmiştir (IPSOS Sosyal Araştırmalar Enstitüsü,
2021).
Viral enfeksiyonlardaki bağışıklığın
desteklenmesinde C ve D vitaminlerinin kullanılması ile ilgili çok sayıda
klinik araştırma mevcut olup bu araştırmaların ışığında kullanılması
önerilmektedir. Çinko kullanımına yönelik veriler daha az sayıdadır. Omega 3
gibi gıda takviyelerinin ise özellikle viral enfeksiyon esnasında oluşan ağır
akciğer enfeksiyonlarında faydalı olabileceği bildirilmektedir.
Çalışmamış uluslararası saygın bir
Farmakoloji dergisi olan “European Journal of Pharmacology” (IF: 3.170; Q1) dergisinde
yayınlanmıştır.